NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
8 - (1641) وحدثني
زهير بن حرب
وعلي بن حجر
السعدي (واللفظ
لزهير). قالا:
حدثنا
إسماعيل بن
إبراهيم. حدثنا
أيوب عن أبي
قلابة، عن أبي
المهلب، عن
عمران بن
حصين. قال: كانت
ثقيف حلفاء
لبني عقيل.
فأسرت ثقيف
رجلين من
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
وأسر أصحاب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم رجلا من
بني عقيل. وأصابوا
معه العضباء.
فأتى عليه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وهو في
الوثاق. قال:
يا محمد! فأتاه.
فقال (ما
شأنك؟) فقال:
بم أخذتني؟
وبم أخذت
سابقة الحاج؟
فقال (إعظاما
لذلك) (أخذتك
بجريرة
حلفائك ثقيف)
ثم انصرف عنه
فناداه. فقال:
يا محمد! يا
محمد! وكان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم رحيما
رقيقا. فرجع
إليه فقال (ما
شأنك؟) قال:
إني مسلم. قال
(لو قلتها
وأنت تملك
أمرك، أفلحت
كل الفلاح) ثم انصرف.
فناداه. فقال:
يا محمد! يا
محمد! فأتاه
فقال (ما
شأنك؟) قال:
إني جائع
فأطعمني.
وظمآن فاسقيني.
قال (هذه
حاجتك) ففدى
بالرجلين.قال:
وأسرت امرأة
من الأنصار.
وأصيبت
العضباء.
فكانت المرأة
في الوثاق.
وكان القوم
يريحون نعمهم
بين يدي
بيوتهم.
فانفلتت ذات
ليلة من
الوثاق فأتت
الإبل. فجعلت
إذا دنت من
البعير رغا
فتتركه. حتى
تنتهي إلى
العضباء. فلم
ترغ. قال:
وناقة منوقة.
فقعدت في
عجزها ثم
زجرتها فانطلقت.
ونذروا بها
فطلبوها
فأعجزتهم.
قال: ونذرت
لله؛ إن نجاها
الله عليها
لتنحرنها.
فلما قدمت
المدينة رآها
الناس.
فقالوا: العضباء،
ناقة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. فقالت:
إنها نذرت؛ إن
نجاها الله
عليها
لتنحرنها.
فأتوا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فذكروا ذلك
له. فقال
(سبحان الله!
بئسما جزتها.
نذرت لله إن
نجاها الله
عليها
لتنحرنها. لا
وفاء لنذر في
معصية. ولا فيما لا
يملك العبد).وفي
رواية ابن حجر
(لا نذر في
معصية الله).
{8}
Bana Züheyr b. Harb ile
Alî b. Hucr Es-Sa'idî rivayet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dedilerki): Bize
İsmail b. İbrahim rivayet etti. (Dediki): Bize Eyyûb, Ebû Kılâbe'den, o da
Ebu'l-Mühelleb'den, o da Imrân b. Husayn'dan naklen rivayette bulundu. Şöyle
demiş:
Sakîf (kabilesi) Benî
Ukayl'in müttefiki idiler. Derken Sakîf Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in ashabından iki kişiyi esîr ettiler. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in ashabı Benî Ukayl'den bir kişi esîr ettiler; onunla birlikte Adbâ'
(ismindeki deve) yi de aldılar. Adam prangada olduğu halde Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun üzerine geldi. (Adam) :
— Yâ Muhammed! diye seslendi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) onun yanına gelerek: «Ne istiyorsun?» diye sordu. Adam:
— Beni niçin aldın? Ve hacıları geçen (devey) i
niçin aldın? dedi. (Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) meseleyi büyültmek
için): «Seni müttefiklerin olan Sakîf'in cinayetinden dolayı aldım! cevâbını
verdi. Sonra ondan ayrılıp gitti. Adam (tekrar) ona seslenerek:
— Yâ Muhammed, yâ Muhammed ! dedi. Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) merhametli ve nezaketli idi. Bu sebeple ona
dönerek:
«Ne istiyorsun?» diye
sordu. (Adam) :
— Ben müslümanım, dedi. Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem): «Eğer bu sözü kendi umuruna mâlik iken söylemiş olsaydın
tamamiyle kurtulurdun! cevâbını verdi. Sonra çekildi gitti. (Adam tekrar)
kendilerine seslenerek:
— Yâ Muhammed ! Yâ Muhammed ! dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) yine yanına gelerek: «Ne istiyorsun?» diye sordu. (Adam) :
— Ben açım, beni doyur; susuzum, beni sula!
dedi. ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Senin hacetin bu mu?»
dedi. Sonra (bu adam) o iki kişiye fidye yapıldı.
İmrân b. Husayn sözüne
şöyle devam etmiş:
Ensârdan da bit kadın
esir edildi; Adbâ dahî ele geçirildi. Kadın prangada idi. Halk develerini
evlerinin önünde eğreklendiriyorlardi. Derken bir akşam bu kadın bağdan
boşanarak develerin yanına geldi. Kadın bir deveye yaklaştı mı hayvan
böğürüyordu. Nihayet Adbâ'nın yanına vardı. Fakat o böğürmedi; hem de pişkin
bir deve idi... Hemen arka tarafına oturdu. Sonra hayvanı sürerek yola revan
oldu.
Kadını (n kaçtığını)
hissederek aradılar taradılar fakat kadın onları âciz bıraktı. Bir de eğer
Allah kendisini kurtarırsa bu deveyi boğazlamayı Allah için nezretti. Medine'ye
gelince halk kendisini görerek: İşte Adbâ' ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in devesi!., dediler. Kadın, eğer Allak kendisini bu devenin üzerinde
kurtarırsa onu mutlaka boğazlamayı nezrettiğini söyledi. Bunun üzerine
ResûluIIah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek meseleyi kendisine
anlattıklarında:
«Sübhânâllah! Onu ne
kötü cezalandırmış!.. Eğer Allah kendisini bunun üzerinde kurtarırsa onu
mutlaka boğazlamayı nezretmiş!..
Günaha girmek için
yapılan nezirle kulun elinde olmayan bir şeye yapılan nezrin îfâsı
yoktur.» buyurdular.
İbni Hucr'un
rivayetinde: «Allah'a ısyân etmek için nezir olmaz!» denilmiştir.
(1641) - حدثنا
أبو الربيع
العتكي. حدثنا
حماد (يعني
ابن زيد). ح وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم وابن
أبي عمر عن
عبدالوهاب
الثقفي.
كلاهما عن
أيوب، بهذا
الإسناد، نحوه.
وفي حديث حماد
قال: كانت
العضباء لرجل
من بني عقيل.
وكانت من
سوابق الحاج.
وفي حديثه أيضا:
فأتت على ناقة
ذلول مجرسة.
وفي حديث
الثقفي: وهي
ناقة مدربة.
[ش (مجرسة وفي
رواية مدربة)
قال النووي:
المجرسة
والمدربة
والذلول، كله
بمعنى واحد].
{…}
Bize Ebu'r-Rabî' El-Ateki rivayet etti. (Dediki):
Bize Hammâd yâni İbni Zeyd rivayet etti. H.
Bize İshâk b. İbrahim
ile İbni Ebî Ömer, Abdülvehhâb Es-Sekafi'-den rivayet ettiler. Her iki râvi
Eyyûb'dan bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivayet etmişlerdir.
Hammad'ın hadîsinde:
«Dediki: Adbâ' Benî Ukayl'den bir adamın idi. Hacıları geçenlerdendi.» ibaresi
vardır. Yine onun hadîsinde: «Kadın ta'lîm terbiye görmüş bir devenin üzerinde
geliverdi.» denilmiştir.
Sekafî'nin hadîsinde:
«Bu hayvan ta'lîmli bir deve idi.» cümlesi vardır.
İzah:
Adba': Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Efendimizin devesidir. Bu hayvan gayet iyi cinsten olup önüne
geçilmeyecek derecede sür'atli giderdi. «Hacıları geçen» ta'bîrinden murad da
budur. Vaktiyle Benî Ukayl kabilesinden birinin malı imiş. Sonraları Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e intikal etmiştir.
Kitabımızın «Hacc»
bahsinde de görüldüğü vecihle Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
Adbâ', Kasvâ' ve Ced'â' nâmlarında develeri vardı. Bunların üç ayrı deve mi
yoksa bir devenin üç muhtelif adı mı olduğu ihtilaflıdır.
«Ben müslümanım» diyen
esîre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bu sözü kendi umuruna
malik iken söylemiş olsaydın tamamiyle kurtulurdun.» diye mukabelede
bulunmuştur. Bu sözden murâd: Esîr edilmezden evvel müslüman olsaydın İslâmiyet
sayesinde kendin esîr olmaktan kurtulur, malın da ganimet olarak alınmazdı.
Esîr edildikten sonra müslüman olduğuna göre seni öldürüp öldürmemek
muhayyerliği ortadan kalkar; köle yapmakla rıdye almak arasındaki muhayyerlik
kalır, demektir.
Ensârdan esîr edilen
kadın Hz. Ebû Zerr (Radiyallahu anh)'ın karısıdır.